Bu blog Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı dersi kapsamında 9.sınıf kimya öğrencileri için 'Kimyasal Türler Arası Etkileşimler' konusu ile ilgili yardımcı materyal olarak tasarlanmıştır.
Gamze Nur Eskici 1520982346 Grup:142346
23 Ocak 2016 Cumartesi
5.FİZİKSEL VE KİMYASAL DEĞİŞİMLER
Maddelerin yapısında oluşan değişmeler temel olarak iki şekilde değerlendirilir. Bu de-
ğişimlerden birinde maddenin kimlik özelliklerinde bir değişme gözlenirken, diğerinde ise
maddenin kimlik özelliklerinde bir değişme olmaz.
FİZİKSEL DEĞİŞİMLER
Maddenin fiziksel özelliklerinin değiştiği ancak bileşiminin değişmediği olaylardır. Fiziksel
özellikler, kolay ölçülebilir büyüklükler ile ifade edilir. Yoğunluk, donma noktası, kaynama noktası,
renk, koku, tat gibi özellikler fiziksel özellikler olup, beş duyu organı ile algılanabilmeleri ve
ölçülebilmeleri kolaydır. Bir madde fiziksel değişmeye uğradığında kütlesi değişmez.
➢ Fiziksel değişimler sonucunda madde kimlik özelliklerini kaybetmez. Yani maddenin
fiziksel hali ya da görünümü değişir.
KİMYASAL DEĞİŞMELER
Kimyasal değişimlerde maddeyi oluşturan tanecikler (atom, iyon gibi) birbirlerinden koparak
ayrılır. Ayrılan tanecikler yeniden ve farklı formda birleşir. Kimyasal değişimler sonucunda;
➢ Maddenin kimyasal özellikleri değişir.
➢ Kimlik özelliği değişir.
➢Atomların türünde bir değişim olmaz.
➢ Maddeleri oluşturan atomlar arasında yeni bir düzenleme olur.
Maddelerin yeni maddelere dönüşmesi sırasında gözlenen özelliklere
kimyasal özellik denir. Bir
maddenin belirli koşullarda bileşiminde
değişiklik meydana getiren
yanıcılık, yakıcılık, asit veya baz ile
tepkime verebilme gibi özellikler
kimyasal özelliktir.
Örneğin, magnezyum metalinin
HCl ile tepkime verdiği halde altın
metalinin tepkime verme yeteneğinin olmayışı da maddenin kimyasal özellikleri ile ilgilidir.
Maddelerin birbirleriyle reaksiyona girme istekleri ya da farklı maddelerin aynı maddeyle
reaksiyona girme istekleri farklıdır. Maddelerin tepkimeye girme isteklerine reaktiflik denir.
Maddelerin tepkimeye girme isteksizliğine ise asallık denir.
Kimyasal özellikler de fiziksel özelliklerdeki gibi gerekli önlemler alınarak algılanabilir ve
ölçülebilir olmakla beraber bu özelliklerin ortaya çıkması için maddenin diğer maddeler ile
etkileşime girip giremediğinin bilinmesi gereklidir. Örneğin; demir, nemli ortamda havanın
oksijeni ile tepkimeye girerek oda koşullarında yavaş yavaş paslanır. Ancak oksijen gazı,
hidrojen gazı ile hızlı reaksiyon verdiği halde, altın (Au) ile tepkime vermez.
2Fe(k) + 2
3 O2(g) S Fe2O3(g) (Yavaş)
H2(g) + 2
1O2(g) S H2O(g) (Hızlı)
Au + O2 S Tepkime vermez. Au, O2'ye karşı asaldır.
Fiziksel ve Kimyasal Değişimler Örnekleri
4. ZAYIF ETKİLEŞİMLER
Zayıf etkileşimler (fiziksel bağlar) maddelerin yoğun fazlarında (sıvı ve katı halde) etkilidir.
Maddelerin fiziksel özelliklerini etkiler. Kimyasal bağlardan (güçlü etkileşimler) çok daha zayıftır.
Bu etkileşimler Van der Waals ve hidrojen bağları olarak iki ana gruba ayrılır.
VAN DER WAALS KUVVETLERİ
Van der Waals kuvvetleri moleküller arasındaki zayıf çekim kuvvetleridir. Kalıcı ve İndüklenmiş Dipoller
Bir kimyasal tür bir bütün olarak negatif ve pozitif kutuplar bulunduruyorsa dipole sahiptir
denir. Dipoller kalıcı olabileceği gibi geçici (anlık) de olabilir. Polar kovalent bağlı bileşikleri
oluşturan atomlar arasındaki elektronegatiflik farkından dolayı atomlardan biri kısmi pozitif
yüklü (+) diğeri de kısmi negatif yüklü (–
) olur. Bu şekilde oluşan kovalent bağlar (HCl, HF,
NH3, H2O.... gibi) kalıcı dipolleri oluştururlar. Kalıcı dipoller kimyasal türlerin kendi yapılarından
kaynaklanan ve üzerlerinde sürekli bulunan dipollerdir.
Molekülü oluşturan atomlar arasında elektronegatiflik farkı olmayan (H2, Cl2, O2 ...) apolar
moleküllerde ise kalıcı dipoller oluşamaz. Bunlarda indüklenmiş (geçici, anlık) dipoller oluşur.
➢ Atomdaki elektronlar sürekli hareket halinde iken bir bölgeye yığılmaları ile bölgenin (–)
diğer bölgenin (+) yüklü olmasını sağlayabilirler. Böylece sürekli oluşup kaybolan anlık
polarlanma (kutuplanma) oluştururlar. Bu olaya indüklenme ortaya çıkan dipollere indüklenmiş
dipol denir.
➢ Polar kovalent bağ içeren moleküllerin kalıcı dipole sahip olup olmadığını anlayabilmek
için molekülün geometrisi bilinmelidir. CO2 ve CH4 molekülleri polar kovalent bağ içermesine
rağmen kalıcı dipole sahip değildir. CO2'de oksijenler üzerindeki kısmi negatif
yükler doğrusal ve zıt yönde olduğu için birbirini nötrler ve geçici dipol oluşur. CH4 molekülü
de apolar olduğundan kalıcı dipoller oluşamaz. İndüklenmiş (geçici) dipol oluşur.
➢ Birbirine yaklaşan nötr taneciklerin elektron bulutları etkileşir. Örneğin iki He atomu veya
H2 molekülü birbirlerine yaklaştıklarında taneciklerde geçici indüklenmiş dipoller meydana
gelir. Yani apolar moleküllerde özellikle de soy gazlarda geçici dipollük oluşur.
a. Dipol–Dipol Kuvvetleri
İki polar molekül birbirine yaklaşırken birinin pozitif (+) kutbu ile diğerinin negatif (–) kutbu
arasında elektrostatik çekim kuvveti oluşur. Bu kuvvetlere dipol-dipol kuvvetleri denir.
Bu kuvvet kısmi yüklenmeden dolayı oluşan moleküllerde bulunduğundan zıt yüklü iyonlar
arasında oluşan bağdan çok zayıftır. Üstelik aynı kısmi yüke sahip uçlarda da itme gerçekleşeceğinden
düzgün biraraya gelme gerçekleşmez.
➢ Dipol dipol bağı, kimyasal bağlardan zayıftır.
➢ Polar moleküller arasında oluşan dipol dipol kuvvetleri polar moleküllerin birbiri içerisinde
çözünmesini kolaylaştırır.
b. İyon–Dipol Etkileşimi
Anyon ya da katyon olduğu bilinen bir iyon polar bir molekülle bir araya geldiğinde yüklü
iyon ile polar molekülün zıt yüklü kısmı arasında çekim kuvveti oluşur. Buna iyon–dipol
etkileşimi denir.
Örneğin KCl iyonik kristalinin H2O sıvısında çözünmesi olayında iyondipol etkileşimi
önemli rol oynar. H2O moleküllerinin kısmi pozitif yüklü uçları ile Cl–
iyonları arasında ve
kısmi negatif yüklü uçları ile K+ iyonları arasında iyondipol bağı oluşur.
c. İndüklenmiş Dipol Bağları
i. İyon–indüklenmiş dipol etkileşimi
İyon bulunduran maddenin apolar moleküllerde çözünmesi ile ortaya çıkan etkileşim
türüne iyon–indüklenmiş dipol etkileşimi denir. Bu etkileşim iyon–dipol etkileşimine göre
çok zayıftır. Çünkü iyonik katıların polar olmayan çözücülerde çözünürlüğü genellikle yok
denecek kadar azdır.
Örneğin KCl kristali CCl4 ile karıştırıldığında K+ – CCl4 ve Cl–
– CCl4 şeklinde anlık çok
zayıf iyon–indüklenmiş dipol bağları oluşur. Ancak bu zayıf etkileşimler K+ – Cl– arasındaki
güçlü etkileşimi koparamaz. Dolayısıyla çözünme gerçekleşmez.
ii. Dipol–indüklenmiş dipol etkileşimi
Apolar bir maddenin polar çözücülerde veya polar bir maddenin apolar çözücülerde
çözünmesi ile ortaya çıkan etkileşim türüne dipol–indüklenmiş dipol etkileşimi denir.
Bu etkileşim iyon–indüklenmiş dipol etkileşiminden çok daha zayıftır. Çünkü genellikle
polar moleküllerin polar çözücülerde, apolar moleküllerin apolar çözücülerde çözünürlüğü
daha kolay olur. Örneğin, I
2'nin etil alkol (C2H5OH) içinde çözünmesi dipol–indüklenmiş
dipol etkileşimidir. Çünkü etil alkol polar, I
2 ise apolar moleküldür. Burada indüklenmeyi
gerçekleştiren etil alkoldür.
iii. İndüklenmiş dipol–indüklenmiş dipol etkileşimi (London kuvvetleri)
İlk kez Fritz London tarafından açıklanmıştır. Apolar moleküller ve soy gazlar arasında
etkileşimler olmasaydı maddeler fiziksel hallerini değiştiremez, gazlar sıvılaşamaz veya katı-
laşamazdı. Bu yüzden dışarıdan bir etki ile tanecik geçici polarlanabileceği gibi taneciklerin
birbiri ile çarpışması sonucu da geçici dipoller oluşabilir. Apolar moleküllerin yapısında bulunan
hareketli elektronların bir anlık yığılma hareketi ile ani ve geçici kutuplaşma oluşturması
indüklenmiş dipol–indüklenmiş dipol çekim kuvvetlerini (London kuvvetlerini) oluşturur. Anlık
dipoller elektronların sürekli hareket halinde olmasından dolayı sürekli yön değiştirir.
➢ London kuvvetleri bütün moleküller arasında vardır. Anlık ve geçicidir. Çünkü elektronların
hareketi sonucu indüklenmiş dipol ve bağ bozulur. Apolar molekülde veya soy gazda
elektron sayısı, molekül ağırlığı arttıkça London kuvvetleri artar. Böylece taneciklerin
erime ve kaynama noktası artar.
➢ Apolar moleküllerde ve soy gazlarda yoğun fazda yalnızca London kuvvetleri bulunur.
➢ Elektron sayısı aynı olan apolar moleküllerden doğrusal yapılı (düz zincirli) olanların London
kuvvetleri küresel olanlara (dallanmış) göre daha büyüktür. Böylece erime ve kaynama noktaları
daha yüksektir.
HİDROJEN BAĞI
Elektronegatifliği diğer atomlara göre oldukça yüksek olan, bu nedenle bileşiklerinde
kısmi negatif yüklenen F, O, N atomlarıyla hidrojen atomu bileşik oluşturduğunda polarlaşma
sebebiyle hidrojen atomu kısmi artı yük kazanır. Hidrojen bağı, F, O ve N atomlarına
bağlanmış hidrojen atomlarının komşu moleküllerdeki bağ yapmamış elektron çiftlerine uyguladığı
çekim kuvvetidir.
➢ Hidrojen bağları aynı tür moleküller arasında oluşabileceği gibi farklı tür moleküller
arasında da oluşabilir.
➢ Hidrojen bağları zayıf etkileşimler arasında en güçlüsüdür. Kimyasal bağlardan zayıf,
Van der Waals kuvvetlerinden yaklaşık 10 kat daha güçlüdür.
Hidrojen Bağının Fiziksel Özelliklere Etkisi
➢ Hidrojen bağları maddelerin kaynama noktalarının artmasına neden olur. Hidrojen
bağı bulunan bileşiklerin kaynama noktaları Van der Waals bağı içerenlere göre genellikle
yüksektir. (NH3 > H2S).
Zayıf Etkileşimler ve Görünür Özellikler:
3. GÜÇLÜ ETKİLEŞİMLER
İYONİK BAĞ VE İYONİK BİLEŞİKLERİN OLUŞUMU
Metal ve ametal atomları arasında elektron alış-verişi ile bileşik oluşurken anyon ve katyonlar
arasındaki elektrostatik çekim kuvvetleri ile oluşan kimyasal bağa iyonik bağ, iyonik
bağ içeren bileşiklere ise iyonik bileşik denir.
İyonik Bileşiklerin Formüllerinin Yazılması
İyonik bileşiklerin formüllerinin yazılmasında aşağıdaki kurallar geçerlidir.
➢ Bileşikteki iyonların değerlikleri toplamı sıfır olmalıdır. Bu nedenle iyonların değerlikleri
çaprazlanarak element sembollerinin sağ alt köşelerine mutlak değerleri alınarak yazılır.
➢ İyon yüklerinin değerleri birbirinin katları şeklinde ise en küçük katsayı olacak şekilde
formül oluşturulur.
➢ İyonların kök olması durumunda kök parantez içine alınır. İyon yükünün mutlak değeri parantezin sağ alt köşesine yazılır.
➢ İyonların yüklerinin mutlak değerleri eşit ise (a=b), çaprazlama yapılmaz. Sadeleştirme
yapılır.
Aşağıdaki siteden oyun oynayarak iyonik bağ konusunu ne kadar anladığınızı test edebilirsiniz.
Ametal atomları arasında elektron ortaklaşması sonucu oluşan bağ türüne kovalent bağ
denir. Kovalent bağlar ile oluşan bileşikler kovalent bileşikler veya moleküler bileşikler
olarak adlandırılır.
➢ Kovalent bağın oluşumu sırasında zıt yüklü iyonlar oluşmadığından bu bağ türü iyonik
bağdan daha zayıftır.
➢ Kovalent bağ, aynı tür atomlar arasında oluşabileceği gibi farklı tür atomlar arasında
da oluşabilir.
➢ Aynı cins ametal atomları element molekülünü oluşturur. H2, O2, F2, Cl2, O3 gibi....
➢ Farklı cins ametal atomları bileşik molekülünü oluşturur. H2O, NH3, CO2, CH4 gibi...
Polar Kovalent Bağ
Farklı ametal atomları arasında ortak kullanılan elektronlar atomlar tarafından eşit çekilemeyeceği
için elektronlar çekim kuvveti fazla olan elemente doğru kayarlar. Böylece kısmen
pozitif (+) ve kısmen negatif (–
) uçlar oluşur. Böyle moleküllere polar moleküller, oluşan
kovalent bağada polar kovalent bağ (kutuplu) denir. Yani farklı ametal atomları arasında
oluşan bağdır.
Apolar Kovalent Bağ
➢ Aynı tür ametal atomları arasında ortak kullanılan elektron çiftinin eşit olarak çekilmesiyle
yani atomların elektronegatiflik değerlerinin eşit olması ile oluşan bağlara
apolar kovalent bağ (kutupsuz) denir.
➢ Aynı tür ametal atomları arasında oluşan bağlarda kısmi negatif ve kısmi pozitif uçlar
oluşmaz.
Verilen linkten kovalent bağ oluşumunu görebilirsiniz.
Kovalent bileşiklerin Lewis elektron nokta gösterimleri de iyonik bileşiklerdeki gibi olmaktadır.
Kovalent bileşiklerde ortaklaşa kullanılan elektron çiftlerine bağlayıcı elektron
çifti veya ortaklanmış elektron çifti denir. Atomların bağ yapımına katılmayan elektron
çiftlerine ise ortaklanmamış elektron çifti denir.
Aşağıda verilen bazı moleküllerin Lewis yapısını inceleyelim.
➢ H2 molekülü oluşurken H atomları birer elektronlarını ortaklaşa kullanır ve son katmanlarındaki
elektron sayısını 2 yaparak dubletlerini tamamlamış olurlar.
➢ O2 molekülü oluşurken O atomları ikişer elektronlarını ortaklaşa kullanır ve son katmanlarındaki
elektron sayısını 8 yaparak oktetini tamamlamış olurlar. Bu arada bağ
yapımına katılan 2 elektron, iki oksijen atomu tarafından ortaklaşa kullanılarak iki kovalent
bağ (=) oluşturur. O2 molekülünde 8 tane de ortaklanmamış elektron vardır.
➢ H2O molekülü, hidrojenin bir tane bağlayıcı elektronu, oksijenin ise iki tane bağlayıcı
elektronu ve dört tane ortaklanmamış elektronu bulundurmaktadır. Bu nedenle H'nin
bir bağlayıcı elektronu ile O'nun iki tane bağlayıcı elektronu arasında iki tane tekli bağ
oluşmaktadır. Yani H2O molekülü oluşurken H atomları birer elektron alarak dubletini,
O atomu ise iki elektron alarak oktetini tamamlamış olur.
METALİK BAĞ
Metal atomlarının son enerji katmanındaki elektronlar çekirdek tarafından daha az kuvvetle
çekilir. Böylece, metal atomlarının değerlik elektronları daha fazla hareket edip, boş
değerlik orbitallerinde daha serbest dolaşabilir.
Pek çok metal atomu bir arada bulunduğunda değerlik elektronlarının hem boş orbitallerde
hem de komşu atomların boş değerlik orbitallerinde serbest halde dolaşması ile
bir elektron denizi oluşur. Böylece pozitif yüklü metal iyonları ile elektron denizi arasında
elektrostatik çekim kuvveti meydana gelir. Bu çekim kuvveti metalik bağ olarak adlandırılır.
Metalik bağ metal atomlarının bir arada durmasını sağlar.
➢ Metalik bağ, fiziksel bağlardan daha güçlüdür. Fakat genelde
iyon bağları ve kovalent bağlardan daha zayıftır. Metalik
bağın sağlamlığı metalin değerlik elektron sayısı ve metal
atomunun çapına bağlıdır.
➢ Metallerde değerlik elektron sayısı arttıkça metal bağının
kuvvetliliği artar.
➢ Periyodik sistemin aynı grubunda aşağıya doğru inildikçe
çap büyüdüğünden metal bağı zayıflar, erime ve kaynama
noktası düşer.
➢ Periyodik sistemin aynı periyodunda sağa doğru gidildikçe
atom çapı küçülür, metal bağı kuvvetlenir, erime ve kaynama
noktası artar.
İki atomlu bir gaz molekülünü nötral atomlarına ayrıştırmak için gereken enerji bağ enerjisi olarak adlandırılır.
Örneğin;
Oksijen molekülünün oksijen atomlarına ayrışması için mol başına 145 kj lük enerji gerekirken , hidrojen molekülünü atomlarına ayrıştırmak için mol başına 436 kj lük enerji vermemiz gerekir. Buna göre hidrojen molekülü oksijen molekülünden daha kararlıdır.
Kimyasal türleri birbirinden ayırmak için gereken enerji 40 kj/mol veya daha fazla ise bu türler arasındaki etkileşim güçlü etkileşimolarak kabul edilir.
Kimyasal türleri birbirinden ayırmak için 40 kj/mol den daha az enerji gerekiyorsa türler arasında zayıf etkileşimmeydana gelir.
Bağlar oluştuğunda veya koptuğunda farklı kimlikte yeni kimyasal türler meydana geldiğinde enerji değişimi yüksek olur. Hal değişimi ve çözünme gibi fiziksel bağların rol aldığı değişimlerde ise maddelerin kimliğinde bir değişim olmaz , bu nedenle enerji değişim daha küçük olur.
19 Ocak 2016 Salı
1.KİMYASAL TÜR NEDİR?
Bir maddenin özelliklerine sahip olan en küçük yapı taşı kimyasal tür olarak adlandırılır.
Doğada bulunan kimyasal türler; atom, molekül, iyon ve radikal olarak gruplandırılabilir.
Atom:Bir kimyasal
elementin tüm özelliklerini taşıyan en küçük yapı taşıdır. Ancak elementlerin
çok azı atomik halde bulunurlar. Örneğin; soy gazlar kararlı yapıdadır ve
atomik haldedir. Metallerden cıva, altın, bakır, platin gibi elementler doğada
tek atomlu bulunabilirler.
Molekül:En az iki atomun belirli
bir düzende bir araya gelerek oluşturduğu nötr atom gruplarına molekül denir.
Bir araya gelen atomlar aynı olabileceği gibi (element molekülü) farklı da
(bileşik molekülü) olabilir.
İyon:Pozitif veya negatif
yüklü atom veya atom gruplarına iyon denir. Pozitif yüklü iyonlar katyon,
negatif yüklü iyonlar anyon oluşturur.
Radikal:Ortaklanmamış
(eşleşmemiş) elektronları olan molekül ya da atomlara radikaller denir.
Son
katmandaki elektronların (değerlik elektron sayısı) element sembolü-nün
etrafında noktalar (•) halinde gösterilmesidir. Bu noktalar sembolün dört
tarafına teker teker yerleştirilir. Dörtten fazla değerlik elektronu olması
durumunda ise oktete ulaşıncaya kadar noktalar ikişerli olacak şekilde
eşleştirilir.
Kimyasal Bağların Oluşum Mekanizması
Kimyasal türleri bir
arada tutan kuvvet elektrostatik çekim (zıt yükler arasındaki çekim)
kuvvetidir. Kimyasal türler birbirine yaklaştıkça türlerin yüklerinden dolayı
çeşitli etkileşimler (itme/çekme) oluşur. Aynı yükler birbirini iterken, zıt
yükler birbirini çeker.
Örneğin; iki kimyasal tür yaklaştıkça proton(+) ve proton(+) ile elektron(–) ve elektron(–)
arasında itmeler gerçekleşirken, proton(+) ve elektron(–) arasında çekim kuvvetleri oluşur.
Çekme kuvvetleri itme kuvvetlerinden aşırı büyükse güçlü bağlar, aralarındaki kuvvet daha
küçükse zayıf bağlar oluşur. Güçlü etkileşimlere kimyasal bağlar, zayıf etkileşimlere fiziksel
bağlar da denir.